Ben pozitifim ya sen?

Ben pozitifim ya sen?

Ben pozitifim ya sen?

Bu hikâye kişisel gelişimin tutunduğu en belirgin cümlelerden biri olmuştur. Bundan 20 yıl öncede duyardım bugün de duyuyorum. Gelin bu cümlenin aslında ne anlam ifade ettiğini birlikte biraz detaylandırmaya çalışalım. Düşündüğümüz ve konuştuğumuz şeylerin kaynağını anladıkça içimizde bir alan açılmaya başlar. Hep söylediğim gibi kaynağını bilmediğiniz şeyler sizi esir eder ve onların çatısı altında yaşamaya başlarsınız. Bu sebeple düşünce kalıplarımızı anlamak içimizde bir alan açılmasını sağlamaya başlayabilir.

Açıkçası neresinden başlasak diye bir an durdum ve tanımlamadan yani ‘pozitifim’ kelimesinden başlayalım nasıl olsa elden geldikçe hepsine bakacağız. Pozitifim tanımlaması önce ne anlam ifade ediyor? Pozitifim evrensel bir tanımlama mıdır? yoksa kişiden kişiye değişebilir mi? Genelde görüştüğüm kişilerde pozitif tanımlamasını hep istediğimiz şeylerin olmasına bağladığımızı gözlemledim. Bununda asıl sebebi soru cümlesinin devamında saklı olmasına rağmen sadece tanımlama olarak dahi kişiselleştirilmiş bir tanım olduğunu görebiliriz. Mesela bir eğlence mekanındasınız ve sevdiğiniz müzikler çalıyor. O ortamda olmak size iyi hissettirdiği için durumu pozitif tanımlayabilirsiniz. Ama oradaki müzikleri beğenmeyen birisi için orası hiçte hoş olmayan hatta oradaki müzikleri beğenenlerin çok da negatif olduğunu düşünebilen karşıtlıkta mümkün değil mi? Ya da sizin işleriniz yolunda gittiğinde bundan mutluluk hissedeceğiniz için o anda pozitif olduğunuzu ve çevrenize bu şekilde iyi davrandığınızı düşünün. Tam tersi de sizin işleriniz iyi giderken, hemen ofisinizin dışında evine ekmek götüremeyecek bir durumda olan birinin içinde bulunduğu duyguları düşünün çok ta pozitif olmayacaktır. Veya işlerinin çok iyi ama ailesinden birinin ciddi sağlık problemi olan birinin işlerinin iyi olmasından dolayı pozitif bir duyguya giremeyeceği gibi. Bu farklı örneklerden anlatmaya çalıştığım içinde bulunduğunuz duruma göre pozitif ve negatif tanımlarınız değişiyor. Bir şeyler sizin için iyi gidiyorsa, iyi hissettiriyorsa pozitif tam tersi ise negatife yönelim oluyor. Yani evrensel bir tanım değil aslında sizin o andaki algınıza göre değişen bir şeydir. 

Pozitif oran

İşte tam bu noktada ‘sizin o andaki’ derken cümlenin başına dikkatimizi çeviriyoruz. ‘Ben pozitifim’ diyoruz. Peki bu Ben dediğimiz kimdir? Bazılarınızın benim işte dediğinizi duyar gibiyim ama bu konu aslında o kadarda basit değil. Çünkü bu Ben’in ne olduğunu anlamak işin sırrını oluşturuyor. Bu Ben dediğimiz şeyi nasıl tanımladığını biliyor musun? İçinde neler var hiç baktınız mı? Bu Ben dediğiniz kendinizi kastettiğiniz aslında Ego dediğimiz şeydir. Ve bunun tanımladığınız şeylere bakarsanız yaklaşık 1-1,5 yaşından beri düşünceleriniz ile oluşturduğunuz kimlikleri bulabilirsiniz. Düşünceleriniz ile oluşturduğunuz ne demektir? Çevreden duyduklarınız, aileden duyduklarınız, yaşadığınız olaylar ve kitaplardan okuduklarınıza gösterdiğiniz tepkiler ile oluşan düşüncelerin oluşturduğu kimliklerdir. Başlangıç yaşına bakarsanız pek de bilinçli olduğunuz bir yaşta başlamıyor değil mi? Bu kimlikleri korkularınızla çocuklukta harmanlayıp bugün ki Ben dediğiniz şeylere bilinçsizce dönüştürmüş olabilir misiniz? Bu Ben tanımları doğal olarak istedikleri, istemedikleri, hoşuna gidenler ve hoşuna gitmeyenler şeklinde ayrımlara sahip oldular. En önemlisi de bu Ben tanımları tamamen sizin bilinçsiz bir durumunuzda düşüncelerle oluştuğundan gerçekte değiller. Sadece düşüncelerle oluşturulmuş Ben fikirleridir. Bu arada size son derece gerçek göründüğünü biliyorum ama anlattıklarıma dikkat verirseniz aslında sadece size çok gerçek göründüğünü anlayabilirsiniz. Sizin kendinizi tanımladığınız düşünceler olduğundan onu sürekli beslemeniz, sürekli güncellemeniz ve sürekli onu korumanız gerekmiyor mu? Onu beslemek ne demek? Ben fikrinin geçmişten taşıdığı korkuları uzak tutmak demek, hoşuna gitmeyen şeylerden uzak durmak demek sadece hoşuna gidecek şeyleri düşünmeye çalışmak ve deneyimlemeye çalışmak demektir. Tam da bu noktada bir sorun ortaya çıkıyor. Evren sizin düşünceleriniz ile oluşturduğunuz kimliklerinizi pek de ciddiye almayacak ve kendi olması gerektiği gibi olacaktır. Bu da otomatik olarak evrenin sürekli sizin hoşunuza gideceği şeyleri sunamayacağı anlamına geliyor. Aman tanrım o zaman onu güncellemeli ve korumalıyız. Çünkü kendimizi tanımladığımız bu kendi üretimimiz olan kimlikleri kendimiz sanıyoruz ve kaybedersek, zarar görürlerse ne olur? ve burada aslında Ben fikrinin ölüm korkusu ile karşılaşırız. 

Çok dallanıp budaklanma dan toparlarsak ‘Ben pozitifim’ kendimizi evrensel bir tanımla değil, Ben hoşuma giden olaylar ve hoşuma giden duygular ve hislerle tanımlıyorum demek anlamına geliyor olabilir mi? Peki ya Sen? İşte kaosun devamı burada geliyor. Eğer benim hoşuma gidenleri yapmıyorsan sen ‘Benim’ ittifakım değil karşı tarafın üyesisin. Yani negatifsin. Sonrasında Sen’in vay haline :)) Aslına bakarsanız pozitif ve negatif sadece olana verdiğiniz tepki ile ilgilidir ve büyük çoğunluğu sizin geçmiş şartlandırmalarınızdan kaynaklanır.

Öyleyse olanı kendimize göre eğip bükmek sadece kendi gerçeğine karşı cehaletimizden kaynaklanıyor olabilir mi? Her şey bir yazıya sıkıştırılamaz ama acaba bu kimliklerin ardında ne var? zihnin ardında ne var? Belki başka bir yazıda 🙂 Şüphesiz bu anlatmaya çalıştığım dahi tek bir makalelik bir konu değil ama şimdilik sadece bir tarafından tutmaya çalıştım başka tarafları belki onlarda sonra gelir.

Sevgilerimle,

Tarkan Küçükaksu